Akdeniz Sinemasında Kadın.pdf | Ragıp Taranç .edu

August 29, 2018 | Author: Anonymous | Category: Documents
Share Embed


Short Description

Akdeniz Sinemasinda Kadın The movies examine political evolutions of the countries ..... Mısırlı Nevval El Saddavi ise b...

Description

ISSN: 2149-0821

Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science Yıl: 5, Sayı: 21, Mart 2018, s. 217-230 Dr. Ragıp TARANÇ Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Film Tasarım Bölümü, [email protected]

AKDENİZ SİNEMASINDA KADIN Özet Akdeniz sinemasında sunulan kadın imgesi, toplumsal ve kültürel olarak ana akım Hollywood sinemasının simülasyon sunumlarına alternatif olarak karşımıza çıkmaktadır. Akdenizli kadının yorumu Fellini‟nin Amarcord kadınlarında ya da Almadovar‟ın filmlerindeki anne ve kızlarında, Zorba’nın Girit adasındaki dul kadınları, Madonna ile fahişe arasında gidip gelen kadınların sunumları eşliğinde tartışılacaktır. Kadın erkek ilişkisinin, ülkelerin başına gelenler açısından bir araç olarak sinemanın irdelenmesiz filmleri üzerinden şişmanlık, delilik, fahişelik, fedakâr annelerin, dulların sinemasal sunumları, Akdenizli kadının tarih içindeki ideolojik serüvenine paralel olarak tartışılacaktır. Anahtar Sözcükler: Akdeniz Sineması, İdeoloji, Cinsellik, Gerçekçilik, Karnavaleks. WOMAN IN MEDITERRANEAN CINEMA Abstract The female image presented in the Mediterranean Cinema, socially and culturally, offers an alternative to the mainstream Hollywood simulation presentations. In this article the presentation of Mediteranean women in Fellini's Amarcord, the mother and daughter of Almadovar's, the widowed women in Crete of Zorba and women dancing between Madonna and “the prostitute” will be discussed.

Akdeniz Sinemasinda Kadın

The movies examine political evolutions of the countries through man-woman relationships. Therefore, by the Mediterranean cinema, the discussion of fatness, insanity, prostitution, sacrificial motherhood and widowhood will be discussed parallelly with the ideological adventure of the Mediterranean woman in history. Key Words: Mediterranean Cinema, Ideology, Sexuality, Realism, Carnavaleks. GİRİŞ Akdeniz, bir iç denizi çevreleyen aynı dokunun içinde, birbiri ile çelişen, zıtlaşan gizemli farklılıkların yaşandığı özgün bir coğrafyadır. Bu zıtlıkların birliği, deniz ile çölün, orman ile makinin, deniz ile okyanusun çatışması ile güç kazanır. Akdeniz‟in dialektiği, akıl ile delilik, trajedi ile komedi, aşk ile şiddet, aptallık ile uyanıklıkta olduğu gibidir. Bir yaşam biçimi olan Akdenizlilikte, düşünsel yaklaşım, duyarlılıklarla örülmüştür. Aynı zamanda bu düşünme tarzı, tarihsel olan ile gündelik olanın iç içeliği ile belirlenmiştir. İnsanlar gündelik hayatta, şeylerin asla göründükleri gibi olmayabilecekleri veya geçmiş yaşantıların günümüz için güvenilir bir yol gösterici olamayacağı şeklindeki genel şüpheyi askıya alırlar. Onlar felsefecinin şeyler karşıdaki sorgulayıcı tutumunu kullanmazlar (Esgin-Çeğin, 2018: 224). Bir uygarlıklar zinciri ,”Helen, Roma, Osmanlı” olarak karşımıza çıkan Akdeniz‟in, daha ilk kurulan uygarlıklarla sıkı bağını kopartmamasının nedeni, onun yapısında var olan naifliktir. Bu naiflik, coğrafi konumun sağladığı avantajlarda, yaşanan trajediyi bir yabancılaşma efekti olarak sunar. Yeryüzünü yönetmeye kalkan, üç büyük imparatorluğun ve üçünün doğduğu Akdeniz‟de politika iki yönlü işler, bu coğrafyada söz sahibi olmak isteyen diğer ülkelerin yürüttüğü stratejiler; Anglosaksonların, Ortadoğu‟nun ateşini farklı noktalardan körükledikleri gibidir. Akdeniz‟de her zaman için için kaynayan bir kazan bulunmaktadır. Bunun nedeni çok farklı kültürlerin, dinlerin iç içe ve yan yana yaşayarak, sentezlenerek zaman zaman yeniden yapılanmasında yaşanan sancılardır. Viktor Hennin‟in vurguladığı gibi zeytin, üzüm, incirin yetiştiği bereketli toprakları, karaçalının diğer söylemle makinin tehdidini sürekli hisseden sınırlı bir coğrafyadır. Bu yüzden Akdeniz de coğrafi bir dayanışma ve örgütlenme ihtiyaçları ortaya çıkmaktadır. Akdeniz için birlik, siyasi diyalog platformu ve bölgesel, alt bölgesel ve sınır ötesi projeler yoluyla Akdeniz'de işbirliğinin artırılmasına katkı yapacak bir oluşum olarak tasarlanmıştır. Paris Zirvesinde kabul edilen bildirgede AB‟nin, Avrupa-Akdeniz bölgesinde demokratik ilkeler ile insan hakları ve temel özgürlüklere saygı, kültürler ve medeniyetler arasındaki anlayışın desteklenmesi ve barış, istikrar, güvenlik ve ortak ekonomik refah alanı tesis edilmesi gibi hedeflere dayandığı belirtilmektedir. Bildirge de AB‟nin genişleme politikası ile buna bağlı katılım müzakereleri ve katılım öncesi süreçten bağımsız bir işbirliği süreci olduğu da kayıt altına alınmıştır.1 Bu olgular sayesinde Akdeniz kültürü ve kimliği daha da önemsenmektedir. Böylelikle kültürel bir yapının da sanatsal boyutta bir zemine oturması sağlanmaktadır. Genellikle Avrupa, doğada sahip olduklarının çok azını kendi gayretiyle de yabancılıktan çıkarabilmiş ve 1 http://www.mfa.gov.tr/akdeniz-icin-birlik.tr.mfa

Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science, Yıl: 5, Sayı: 21, Mart 2018, s. 217-230

218

Akdeniz Sinemasinda Kadın

ıslah ederek kullanabilir kılmıştır. Bunun için Akdeniz ülkelerinin, medeniyetimizin bütün kaynaklarına ev sahipliği yapan Asya‟dan, Avrupa‟nın orta kesimlerinin ise Akdeniz‟den ilham alması gerekmiştir (Hehn,1998:102). Akdeniz sinemasının ideolojik temelinde Amerikan sinemasının yayılmacı duygularını körükleyen filmlere karşı bir duruşu vardır. Hollywood‟un düşsel karşıtı Akdeniz sineması gerçekçi tavrı ile trajikomiğe yönelmektedir. Akdeniz sinemasının kodlarını kısaca irdeleyelim. 1. Akdeniz Sinemasında Yönetmenlerin Genel Tavrı ve Biçimsel Kodları Akdeniz sineması tipik bir karnavaldır. Üst yapı kurumlarının önerdiği yatırımsal bir yaşantı –ki Hollywood sinemasında da - gözlendiği gibi “bankaya, kariyere, yaşlılığa, ölümden sonraki yaşama yönlendirmesi ve baskılaması” yerine anında meyvesini veren karnavalesk bir gerçeklikle sinemasal anlatısını kısaca şöyle özetleyebiliriz; Gülen bir hakikat, iktidarı aşağılar. Bakhtin‟e karnaval, göre kutsal törenlerin parodisini yapan, tersine çeviren, gülüşü ile Hristiyan ideolojisinin merkezini yerinden oynatmaktadır. En azından karnavallar bu yönleriyle, yüreklere korku saran güçlerin iktidarını hafifletmektedir. Dacemeron‟un öyküleri de bu amaçla geçmişte kaleme alındı. Akdeniz sinemasının, kapitalist sistemin yarattığı ankisiyeteler karşısındaki işlevi, karnavallara benzetilmektedir. Karnavallardaki acı alay ile ironi, bu tersine çevrilmede, alt-üst endişesini kurgular. İnsanlar sanki son yıllarını yaşarmışçasına gülüp eğlenirler.. Bir denizin eteklerinde, bir ağacın gölgesinde, bireyler şaraplarını, yudumlarken, yedikleri keçi peynirinin lezzetine varmaktadırlar.. Salvatore ‟nin filmi, “Akdeniz” de oldu gibi. Bu filmde arka fon da, bir savaşın şiddeti ve zalimliği vardır. Burada ironiyi yaratan, seyircinin durumudur. İronin temel özelliği gerçek ile görünen, söylenen ile söylenmek istenen arasındaki karşıtlığa dayanmaktadır. Alay edenin gerçeği temsil etmediğine inandığı, doğru ile yanlışı ayıracak tabanı kayganlaştıran ironi de bir kurban vardır ve burada kurban seyircidir. Fellini‟nin, Amarcord filmindeki hayat kadınlarının bir fayton ile kasaba sokaklarında ilerlemesini izleyen erkeklerin durumu gibi. Filmde bu erkeklerin şapşallığına gülenler aslında kendilerine de gülmektedir. Karnavalesk gerçekliğinin temel ilkesi küçük düşürmedir. Yüksek tinsel, ideal ve soyut olanın aşağıya çekilişi, toprak ve bedenin ayrıştırılamaz birliğinde kaynağını bulan maddi bir düzeye dönüştürülür. Eski, yüce ve tamamlanmamış olana toprakla arasındaki yakın mesafeyi göstermenin bir yoludur. Amarcord‟daki Volpina‟nın işçilere kızarak, onlara karşı toprağa işemesi bunun güzel kanıtlarından biridir.2 Akdeniz bir kamusal alan erkeğe aittir. Bu erkek egemen evreni meydanlara bakan kahvelerde görmek mümkündür. Kadın dikizci bir bakışın altında tüm işvesini ortaya koymaktan çekinmez. Erkeğin iktidarı, evinin kapısından girdiği anda biter. Akdenizli erkeğin ayrılmaz parçası, ticaret “kumar”, sarhoşluk evin dışındadır ve göz zinasının tamamlayıcısıdır. Dış dünya, erkeğin gerçek mekânıdır ve arsızca her şeyi gözler. Erkekler saman alevi gibi gülerken, sinirlenir ve orta-

2

http://www.azizmsanat.org/2016/05/16/akdenizli-mekanlar-ve-kimlikler-ragip-taranc/

Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science, Yıl: 5, Sayı: 21, Mart 2018, s. 217-230

219

Akdeniz Sinemasinda Kadın

lığı birbirine katar. Bu erkek sınırlarında eşcinsellik doğal biçimde yaşandığı sürece doğal karşılanır. Cengiz Bektaş, Akdenizli erkeği bir yaşama ustası olarak betimler. Akdenizli erkek, yaşamını mevsimine göre uyarlayabilir. Yazın yayla da, kışın ovada yaşar. Braudel‟in yorumu ile Akdenizlilik, doğanın bireyi dönüştürdüğü bir yapıya sahiptir. Akdenizli, doğa adamıdır ve doğa gibi değişkendir. Yağmurdan sonra göğün bir yerinden yırtılıp maviyi göstermesi gibi çabuk değişir. Değişmeyi sever, Yahudi iken Müslüman olabilir. Birlikte yaşam kültürü gelişkindir. Akdenizlinin çevresine olan tutumu, kalabalığa ve ailesine yakındır. Akılla düşünür ama yüreği önde koşar. Macerayı sever, romantiktir, aşkı saman alevidir. Yağmur altında da sevişebilecek kadar çılgındır. Beklenmedik bir anda melankoliye kapılır. Sıcakkanlıdır, çabuk kaynaşır, insanı sever ama en çok da kendini sever. Kendini sevmeyenin, başkasını sevmeyeceğini de bilir. Bu Akdenizli erkek karakteri ve kültürel kimliğini, evde ki ayna da kendi kadınana yansıdığını gözlemleyebiliriz. Bu Hedonist yapı, Akdenizli erkek, Akdenizli kadının sofrasında da gözlemlenir Yemek yapmak da, yemek de şölendir. Bu coğrafyada Roma döneminin izleri, fukara sofrasında bile gözlemlene bilinir. Örneğin, Et yerine binlerce ot şölenin sunumundadır. Akdenizli inanmayı ya da inanmış gibi görünmeyi sever. Çünkü ona inanılsın ister. Semavi dinlerin bu denizin levant kıyılarında doğması bu yüzdendir. Paylaşmayı seven Akdenizli, Osmanlı‟nın potlacını kolay benimsemiştir. Siyaset deyince, Akdeniz‟in çok sesli mozaiğinin bağrında devinen olmazsa olmaz ilişkiler formudur. Akdeniz sinemasından söz edeceksek, bu sinemanın örneklerinin çoğunlukla aynı coğrafyada yaşama sokulan farklı siyaset pratikleri teması etrafında örgütlendiğini fark etmemeye imkân yoktur. Burada tartıştığımız Akdenizli tavrı, hiç kesintiye uğramadan Akdeniz sinemasının özgünlüğünü temellendirir. Akdeniz Sineması başlığı altında Kakoyannis‟ten, Fellini‟ye, Bertolluci‟den, Antonioni‟ye, Ferit Bougahedir‟den, Ziad Douiri‟ye, Nadina Labaki‟ye, Nikos Kunduros‟a, Kostas Feris‟ten, Pantelis Voulgaris ve hatta puslu Akdeniz‟in yorumcusu Theo Angelopoulous‟a kadar yönetmenlerin filmlerini izlerken izleyici Akdenizliliğin öznel ve belirleyici özellikleri ile karşılaşır. Bu formda kıpır kıpır ve uçsuz bucaksız bir mavi, pırıl pırıl yanan bir güneş ve kendi küçük dünyalarında çamaşır asılmış sokaklarında, rüzgârın efil efil, esip perdelerini uçurduğu teraslarında, çiçeklerle bezeli kısa, dar, uzun balkonlarında, geniş meydanlarında devinen rahat insanların şölenidir. Biçimsel kodların, temelde mekân ilişkisinden kaynaklandığını bir kez daha anımsamakta fayda olacağına inanmaktayım. Kısacası, kameranın tavrı, hane halkının dış dünyayı gözlediği balkon, teras ve cumbalardan bakış açısını aramak olarak gelişir.3 Akdeniz kültürü ve sinemasının genel olarak toplum bilimsel ve yapısal özelliklerini „kadının‟ bu sinemada izleyici ile buluşma sürecinde daha özel ve örneklerle ortaya koymaya çalışacağız.

3

http://www.azizmsanat.org/2016/05/16/akdenizli-mekanlar-ve-kimlikler-ragip-taranc/

Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science, Yıl: 5, Sayı: 21, Mart 2018, s. 217-230

220

Akdeniz Sinemasinda Kadın

221 Dün, Bugün ve Yarın4 2. Akdeniz Sinemasında Kadının İdeolojik Serüveni Akdenizli imgesini, sinemada temsil eden Sophia Loren olmuştur. Özellikle de De Sica “Dün, Bugün ve Yarın” filminde üç farklı kadın olarak sunduğu, Loren‟in üzerinden, tüm betimlemeleri gerçekleştirmiştir. Loren, çok çocuklu ve kaçak sigara satan bir anne, jigolo sahibi bir burjuva kadın ve genç papazı günahtan kurtaran bir metres kimliğindedir. Tüm bu kimliklerde saklı olan delilik ve çevrelerine yaşattıkları karnavalesk tatlar film boyunca gözlenmektedir. Akdenizli erkek için denizler sürprizlerle doludur ve fethedilmeyi bekleyen kadınlar gibidir. Bu duyguyu Voulgaris, Küçük İngiltere (2013) filminde çok güzel anlatmaktadır. Bu erkek söyleminde, toprak, deniz ve gemiler dişil varlıklar olarak gündelik yaşam diline geçmiştir. Ancak denizler ehlileştirilememiştir kadınlar da. Kadınlar aynı zamanda dünyada, toplumsal olayların neden olduğu büyük değişimleri ve bu değişimlerden kaynaklanan hezeyanları Akdeniz „de yaşamıştır. Lübnan iç savaşının yarattığı yaraları, Müslümanlarla Hristiyanların birlikte yaşadıkları köyde anlatan Labaki, Peki Şimdi Nereye? (2011) filminin açılış sahnesinde birlikte ziyarete gittikleri mezarlık sahnesinde, kadınların birlikte ziyarete gittikleri mezarlık sahnesinde hoşgörünün doruklarını Akdeniz kimliği ile yaşatır. Bu ayrıca Akdeniz sinemasının kadın gözünden “dulluk” yorumudur.

Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science, Yıl: 5, Sayı: 21, Mart 2018, s. 217-230

Akdeniz Sinemasinda Kadın

Peki Şimdi Nereye? 7 Michel Foucault'nun eleştirdiği, bugünkü amaçlar açısından "tarihi yeniden yazmak" geleneğinin ne kadar uzun bir geçmişi bulunduğunu düşünmemek mümkün değildir. Artık yazının bilindiği ve bu "bilgi"nin de tapınak rahiplerinin tekelinde olduğu bir aşamada, bir kez daha bilgi ile iktidar arasındaki ilişkiyi anımsıyor ve içinde yaşadığımız "ileri teknoloji çağı"n da ki medya egemenliğinin köklerinin, Eski Mezopotamya'nın yetenekli rahiplerinin bilgiyi ideolojiye dönüştürerek kendi amaçları için kullanmaya başladıklarını da görüyoruz: Yazı, seçkinler tarafından kullanılıyordu ve onların elinde paha biçilmez güçte bir ideolojik araca dönüşmüştü. Böylelikle, olayların resmi, değişmez ve kalıcı bir versiyonu elde etmek mümkün oluyordu... Yazı yazabilenler, yani yazıcılar ve rahipler... Vergilendirdikleri, baskı altına aldıkları ve aldattıklarının tutumlarını yansıtan kayıtlar bırakmaya da hiç hevesli değillerdi. Tanrıların tasavvur edilişinde karşımıza çıkan bu değişim, insanlar arası toplumsal cinsiyet ilişkilerindeki iktidar dağılımı hakkında da önemli ipuçları vermektedir. Badinter'in dediği gibi, "Kutsal”ın kadında da cisimleşebileceğini ve aşkınlığın mutlaka erkeklikle özdeş olmadığını unutturmaya çalışanların acelesi vardır (Berktay, 1999: 47). Platon‟nun, kadınların ölümlü bedenlerinin yaratımına fiziksel olarak yaklaştığı bilinmektedir. Bu dönemin yaygın inancı, kadının sadece taşıyıcı, erkeğin ise yaratıcı olduğu yönündedir. Bu düşünce ile erkeklerin ruhları ile bilgelik ve erdem gibi “ölümsüz” ruhsal ürünler yarattığını söyler. Platon, kadın erkeğin yaptığı her işi yapabilir dese de kadın, kocasına hizmet etmekle yükümlüdür. Platon‟un öğrencisi Aristoteles ise hocasından farklı olarak doğum kontrolünü savunmuştur. Bu savunmanın altında yatansa yoksulların yapacakları bir devrime engel olabilme düşüncesiydi. 4

http://www.sinematurk.com/film/18417-dun-bugun-ve-yarin/

Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science, Yıl: 5, Sayı: 21, Mart 2018, s. 217-230

222

Akdeniz Sinemasinda Kadın

Roma evliliğinin de asıl amacı çocuktur, “özellikle de erkek çocuk”. Roma ailesinin en başında Pater “baba” vardır. Pater bir bakıma kralın ve tanrının aile içindeki temsilcisidir. Yine de bir Roma kadını bir İsrail veya Yunan kadınına nazaran daha toplumsaldır. İffet (cinselliğin tamamen terk edilmesi anlamında) ilk Hristiyanlar tarafından ahlak anlayışlarının temel bir özelliği olarak kabul edilmiştir... Pagan rahibelerce, örneğin Roma‟nın vesta bakirelerince, ölene dek; Musevi dünyasında da tamamı erkeklerden oluşan bazı gruplarda uygulanmıştır ama hiçbir zaman evrensel bir ideal olarak benimsenmemiştir (Davies,2011:224). Hristiyanlıkla birlikte kadın açısından hem olumlu hem de olumsuz kazanımlara sebep olmuştur. İsa‟nın insani bir ilişki ile doğmadığı için Hristiyanların cinselliğe bakışını anlayabilmekteyiz. Katolik din adamları ve kadınları ömür boyunca “cinsel perhiz” yapmaktadırlar. Ancak İsa‟nın sadık ve fedakâr zevce rolü ile baştan çıkarıcı Havva imgesi arasında sıkışıp kalmış kadınlara gerçekten yeni bir şey sunduğu açıktır. Bekâretini muhafaza edip, kendini tanrıya adamak İsa‟nın nişanlısı olmaktır. Kadınlar İsa‟nın manevi destekçisidir. Ayrıca kilise kadınlara “toplumsallaşma” sağlıyordu. Kadınlar için peder, kocalarına ve babalarına karşı bir otorite odağıydı. Kur‟an, “kadınlar sizin tarlanızdır, tarlanızı dilediğiniz gibi ekin” diyerek, feodalite çağında bir imparatorluk kurulmasına aracı olmuştur. İslamiyet yürürlükte olan sömürü ve köleleştirme rejimini Hristiyanlığın tersine onaylamıştır. Kur‟an da, Âdem‟in sorumluluğunun kadına yüklenmediği bu sorumluluğu ikisinin birlikte taşıdıkları açıktır. Ancak “tohum ve toprak” benzetmesi ilk bakışta masum bir benzetme gibi görünse de, çok güçlü ataerkil anlamlarla yüklüdür. Berktay, bu benzetmede erkeğin canlı öğeyi kadınında bu yaşayan özü beslenme işlevini yerine getiren cansız maddeyi imgelediğini ifade eder. Bu simgecilik hem batı hem de doğu geleneklerinde geçerlidir. Vahiye dayanan tek tanrılı bir din olarak İslamiyet'in, tarihsel ve teolojik olarak Yahudilik ve Hıristiyanlık ile sıkı bağlan vardır ve İslam geleneğinde cinsellik, topluluk (cemaat) ve din arasındaki ilişkiyi belki de daha açık biçimde izlemek mümkündür. Tunuslu sosyolog Abdelwahap Bouhdiba'ya göre, cinselliğin işlevlerinden biri, bireyi topluluğa bağlama yetisidir. "Cinsel yaşam birleştiricidir ve İslam ümmeti genetik yaşama dayanır. İnsanın total, toplumsal birliği, cinsel dinamizmin bir sonucudur. Buna karşılık ümmet de bireyin yönelimleri ve dürtüleri üzerine kendi gereksinimlerini, kendi eğilimlerini empoze eder." İslam'a göre, cinsel işlevin kendisi kutsal olanla bağlantılıdır; Tanrı'nın gücünün kendisini aşikâr ettiği işaretlerden (aya) biridir” (Berktay; 1999: 25). Yunanlıların, Romalıların ve İbranilerin en eski metinlerinde yer alan kadınlara ilişkin kültürel görüşler zaman içinde pek az değişikliğe uğradı. Kutsal kitabın “arzun kocana olacak ve o sana hükmedecek” buyruğu, Avrupa Uygarlığının her döneminde vurgulandı. Fatmagül Berktay, Rönesans‟ta da kadın için değişen bir şeyin olmadığını soylu kadının süs nesnesi haline gelirken emir komuta zincirinin “Tanrı-melek-erkek-kadın-çocuk-hayvan” belirginleştiğini ifade eder. Aydınlanma düşüncesinin öncüsü Rousseau‟da “kadının görevi erkeğin hoşuna gitmektir” diyerek, varılan sonucu doğrular (a.g.k.1999: 60-67). Akdeniz sinemasının, tarihselliğini eleştirel anlamda temellendirdiği faşizm kadını aileye ait görüyordu. Ailede faşizm için önemli bir ideolojik aygıttır. Öte yandan da totaliter rejimler aile ve bireysel kimliği zayıflatıp kolektif bağları güçlendiren etkinlik biçimlerinin tümünün önemini vurguladı (Davies, 2011:1010). Mussolini, kadının devlet işlerine karışmasına karşıydı, onlara oy hakkı verirsem tefe koyarlar beni. Bizim devletimizde kadın hesapta olmamalıdır. Benzer açıklamayı Hitlerde yapmıştır, Kadının dünyası yalnızca kocası, çocukları ve yuvasıdır. Kadınlar aileyi, erkekler ise ayakta tutuyor. Reich‟de buyurgan devletin içinde baba tarafından temsil edildiğini söyler.

Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science, Yıl: 5, Sayı: 21, Mart 2018, s. 217-230

223

Akdeniz Sinemasinda Kadın

Regina 8 Sonuç olarak “faşist kadın” ırkın devamını sağlamaktaydı. Bertolluci, 1900 filminde de, Regina‟nın Atilla‟ya duyduğu aşkın vicdan hesaplaşmasını çocuksuzlukla gösterir. İntikamı, küçük oğlan çocuğuna tecavüz eden Atilla sonra kafasını şarap mahzenin duvarlarını seyrederken yaşadığı haz, faşizmin histerisidir. Faşist perspektiften bakan kuramcılar fikirlerinde özgürleşmiş emekçi kadınlarının uygarlığa katkılarını yok sayar. Akdeniz sinemasında daima faşizme başkaldıran istediğini istediği kadar seven, modern ve özgür bireyler olarak, Melana‟da olduğu gibi sunulurlar.

Melana9 3. Akdenizli Kadının Yönetmenler Tarafından Sinemada Yorumlanması Yukarıdaki bölümlerinin ışığında, Akdenizli Kadının sinemadaki tartışarak ortaya koymaya çalışacağız. Akdenizli kadın, sinemada genellikle kentten daha çok kırsala kadının yaşam gerçekliği içinde anlatılmaktadır. Kent, soylu kadınlar bile bir serüvenin içinde kırsal mekânın atmosferinde, Michellangelo Antonioni‟nin “L’Avventura” (1960) olduğu gibi betimlenmektedir. Öykülerinden, Akdeniz kadının tiplemesini ortaya koyacak olursak, karşımızda Sophia Loren, Brigetto Bardot, Türkan Şoray, İrene Papas, Melina Mercury, Claudia Cardinale, Aliki

Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science, Yıl: 5, Sayı: 21, Mart 2018, s. 217-230

224

Akdeniz Sinemasinda Kadın

Vulyaki, Filiz Akın ki bu listeyi uzatmak mümkündür. Bu kadınların ortak tipolojilerini ise; geniş kalçalar genelde omuz hizasında veya daha uzun saçlar, elmacık kemikleri çıkık, sivri ama bazen kavisli bir burun, iri gözler, kalın sayılabilecek kaşlar, dolgun bir dudak yapısı ile ince bel olarak özetleyebiliriz. Bu kadınların ten ile göz renkleri doğu ve batı Akdeniz‟de değişiklik gösterse de genetik özellikler ortak payda da buluşmaktadır. Öte yandan Almadovar, kadınları ise erkeksi, daha grotesk olarak trajikomedi tipleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Almadovar güçlü kadınlar yerine daha kırılgan ve zayıf kadınların öykülerini anlatıyor.

225

Almadovar’ın hüzünlü kadınları10 Bu kadınları, yönetmenlerin öykülerinde yüklendikleri karakter özellikleri açısından şu başlıklar altında toplayabiliriz. 3.1.Dul Olmak; Ya Töreye Kurban Edilirsin Ya Da “Kara Dul” Olur, Özgürleşirsin Adanın dulu (Irene Papas) Zorba filminde ada halkı ile kaynaşamamıştır. Genç dul, adaya gelen yabancıya gönlünü kaptırınca saygı duyulan dul rolünü kaybetmiş, kimseye sözü olmamasına rağmen ilk fırsatta zina yapan evli kadınlar gibi taşlanarak öldürülür. Töreden kaçılmaz. Öte yandan şen dul Bayan Hortanza, hem yaşlı hem de yabancı olduğu için fazla göze batmaz. Her iki dulda dikizci bakışa mahkûmdur. Genç kadın kendi halinde yaşarken, adalı kadınları kocaları için tehlikedir. Adada tek iletişim kurduğu köyün delisidir. Erkek deli olduğu için zararsızdır. Yüksek Topuklarda (1991), Almadovar, küçük bir kızın annesine kavuşmak adına üvey babasını öldürme entrikası sunarken yıllar sonra da başka bir üvey baba ile evlenerek, zenginleşmesi ve onu da kıskançlıkla öldürmesi tam bir şenlik havasında izleyiciye sunulur.

Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science, Yıl: 5, Sayı: 21, Mart 2018, s. 217-230

Akdeniz Sinemasinda Kadın

3.2.Delilik, Nevrotik Olan, Çıldıran ya da Doyumsuzluk Sonucu Nemfomanik Kadın Deliler, Bakhtin‟e göre, karnavalesk evrende önemli bir yere sahiptirler. Bakhtin‟in, Paris İlahiyat Fakültesi‟nde açıklamasına göre, delilik insanın ikinci doğası olarak kabul edilmektedir. Akdenizliler, ara sıra bu ikinci doğanın su yüzüne çıkmasına izin vermekteydiler. Akdeniz sinemasında iki tür delilikten söz edebiliriz. Birincisi zincirlerinden boşalıvermiş bir delirium çizgisi, ikincisi ise köyün ya da kasabanın delisi olarak adlandırılan duyarlı insanlar. Bu ikinci tipe insanlar aldırmaz, onu yok sayarlar. Amarcord‟un Volpina‟sı ise sokakların bilgesi gibi etrafta dolaşır. Nemfoman olan bir karakter olarak, kimse ona aldırmaz. Akdeniz filminin çoban kızı da Volpina gibi cinselliğini özgürce yaşar. Keçi çobanı olarak şeytani bir imgedir. İki kardeşle yaşadığı cinselliği dışında hiçbir şey ile bağı yoktur. Antonioni, L’Avventura‟de, Akdeniz‟in zamane burjuvaları eleştirirken, ada, deniz ve kırsal alanları kullanarak atmosfer bağlamında yabancılaştırılmış bir atmosfer yaratır. Cilalı ve yapılı saçları ile salınan kadınlar, sinir krizi eşiğindedir. Baktinyen, karnavalesk eğlenme biçimini, sokaklardan yat küpeştesine ya da otel odalarına sıkıştırılmış iki kişilik delilikleri, cinsel doyumsuzluk olarak sergilemektedir. Hesapların her daim hissettirilen, bu film aynı zamanda Avrupa modernitesinin bir göstergesidir. Avrupalı kartezyen mantığı, nesnelerin ayrıştırılmasındaki geometriyi kompozisyon çerçeveleriyle belirlemiştir. L‟avvanture deki geometri bu amaçla kullanılmıştır.

L’Avventure11 de geometrik yerleştirmede rahibeler Almadovar, Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar (1988) filmini izleyici ile buluşturması, İspanya faşist lideri Franco‟nun ölümünün ertesine denk gelmesi rastlantısal değildir. Bu olağanüstü dönemde, demokrasiye geçiş, yeni kültürel ve sosyal ufuklar açmıştır. Film, tam bir kar-

Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science, Yıl: 5, Sayı: 21, Mart 2018, s. 217-230

226

Akdeniz Sinemasinda Kadın

navalesk bir alternatif kültür olarak izleyiciye sunulur. Almadovar, alternatifliğini her yerde karşımıza çıkan kadınların, erkekleri kurban etmesini gündeme getirir. Bu ritüel köklerini Akdenizli Amazon‟lara dayandırır. Kadınlar en azından artık, sevgileri tarafından terk edilince nasıl davranacaklarını bilirler. Makul olma, gülünç duruma düşme veya geçmişte öz saygı denen korkunç şeyi sergilemek gibi anlayışları yoktur.”(Chansel,2003:113-114) Almadovar sinemasında zırzır deli bir dünya da gelişen olaylar, modern kent yaşantısının sıkıntıları ve büyük şehir telaşından kaynaklanan sinirli ya da çılgınca davranışların altı mizah ile çizilmektedir. Özellikle de kadınların içinde bulunduğu durumları anımsamakta yarar var. 3.3. Ya Kentsoylu Fahişesin Ya Da Tüm Kapıların Yüzüne Kapandığı Ama Yine De Kadınlık Onurunu Koruyor Olmak Toplumun koşullandığı çevrimin dışında kalan bir grup kadın ise fahişelerdir. Bunlar, yaşamlarını ya da cinsellikleri ile ya da yukarıda sayılan tüm ödevlerden azade sürdürmekle, çevrelerindeki erkeklere meyvesiz hazzın güvenli coşkusunu önermektedirler. Mısırlı Nevval El Saddavi ise bu duruma sıfır noktasındaki kadını şöyle yorumlar; “Erkeklerin kadınların bedenlerini satmaya zorlandıklarını, en az para ödenen bedenin de eşlerinin bedenleri olduğunu biliyordum, tüm kadınlar öyle ya da böyle fahişeydiler. Ben akıllı olduğumdan köle-eş olmak yerine özgür bir fahişe olmayı yeğlemiştim. Bedenimi verdiğimden yüksek fiyatı istiyordum”(Saim, der.1997: 201). Akdeniz filmlerinde fahişe kadınlar iki mekânda ortaya çıkarlar ya genelevlere-gettolara kapatılmışlardır ya da dışarıdan gelmişlerdir ve kadınların dâhil olduğu toplum hayatının dışında yaşarlar. Metresler de fahişeler gibi toplumsal yaşamdan dışlanırlar. Akdeniz filminde küçük bir adada yine askerlerin getirdiği bir fahişe ada sakinleriyle bir ilişki kurmadan yaşamıştır. İtalyan askerlerden önce müşterisi olmayan fahişe, cinsel arzusunu sahil kıyısında ahtapot döverek dışa vurur. Aynı zamanda bu “vurdukça köpürür” anlamında bir Yunan deyişin de görsel yorumudur. Amarcord’a sokakların nemfoman meczubu Volpina‟nın yanı sıra flörtöz Grandisca yan yanadır. Volpina kadınlardan kaçarken, Grandisca sadece iki kız arkadaşı ile sınırlı bir kadın dünyası vardır. Goullette Geçen Yaz „da (1997) Hristiyan olan babanın bir sevgilisi olduğu bilinir ve piyasa vakti kadınların, o kadına karşı dayanışma içinde oldukları görülür. Batı Beyrut‟ta çocukların girmeyi başardığı genelevin patroniçesi, kendisini yaşanmakta olan iç savaşın üstünde kendini görür. Bu dinler savaşına inanmaz ve “ yatağın ne zamandan beri dini var?” diye sorarak, başkaldırısını ortaya koyar. Zorba’daki yaşlı dul gönlünün sesini dinleyip peşine takıldığı aşkıyla geldiği Girit‟te kalmış, oraya gelen yabancı konukları evinde ve yatağında ağırlamıştır. Amarcord‟ta, Bobo‟nun asla ulaşamayacağı, Grandisca için geliştirdiği fanteziyi şöyle görmekteyiz; “Büyülenmiş, kuşkulu Grandisca’nın büyülü kalçasının yumuşak hareketlerine dikili gözleri, dalga yumuşaklığı ve akıp giden bu hareket insanın aklına lokomotiflerin koca tekerleklerinin pistonlarını getiriyor. Bobo içindeki şaşkınlığı yenmek için düzenli soluk verişlerle lokomotif solumasını taklit ediyor”(Fellini; 1976: 31). Buradan yola çıkarak, Akdeniz Sineması‟nı, genç ya da ergen dünyasından bir bakış açısı ile Akdenizli kadınların gözlendiği bir özellik olarak söyleyebiliriz.

Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science, Yıl: 5, Sayı: 21, Mart 2018, s. 217-230

227

Akdeniz Sinemasinda Kadın

3.4. Şişmanlığından Horlanmayan ve Hatta Alternatifini Sunabilen Kadınlar Akdeniz Sineması‟nda şişman kadın bedeni, Kybele kültünde, heykelciklerin ete kemiğe bürünmüş hali olarak izleyiciye sunulur. Bu sunumlar, ana akım Hollywood sinemasına bir başkaldırıdır. Sıfır bedene karşı, deforme olmuş yağlı bedenler tüm ihtişamı ile sergilenir. Aslında bu tavrın kökeni, trajikomiğin içinde var olan grotesk yapıdır. Modern inanışın aksine grotesk beden dünyadan kopuk değildir. Kapanmamış, tamamlanmamış, bitmemiş bir birimdir. Kendi kendine gelişir, kendi limitlerini aşar, dünya bir bedene sığar ya da bedende ortaya çıkar ve beden dünya ile buluşur. Deliklerin, dış bükeylerin, beden verilen sürgünlerin açık bir ağız, cinsel organlar, taşan göğüsler, fallus, göbek kalça ve burnun vurgulanmasına neden olur.5 Beden özünü bir büyüme ilkesiyle ortaya koyar. Bedensel unsur, karnavalesk, burlesk bir gülmecenin gerçeklik adına tasarlanmasıyla ortaya çıkar. Bu duruma en güzel örnek Bobo ve tütüncü kadının sevişme çabalarıdır. Toprak ve bedenin bağımsızlığından, bedensel zevklerin vazgeçilmezi Batı Beyrut filminde, mülteci şişman kadının yaşlı kocası ile sevişmek istemesidir. Bu bedene sahip kadınlar burjuva egosu nedir bilmemektedirler. Bu nedenle grotesk beden daima gösterişli, abartılı ve ölçüsüzdür. Goullette Geçen Yaz‟daki Yahudi komşu kadın gibi, tüm özgüveni ile plajda mayosu ile dolaşır. Bu abartının olumlu ve iddialı yanı vardır. Doğurganlığı, büyümeyi ve taşan bolluğu işaret eder. 3.5. Gözü Kara Kadınlar M.Ö. 411 yılında Aristofanes tarafından Lysistrata‟dan bu yana, belki de Amazonların etkisiyle kültür genetiğinde gözü kara olmak, Akdenizlilikle özdeşleşmiştir. Savaşan kocalarını, barışa ikna edebilmek için yataklarında direniş yapmışlardır. Bu oyun, Başar Sabuncu tarafından 1983 yılında “Şalvar Davası” olarak beyazperdeye uyarlanmıştır. Akdenizli filmlerin kadın karakterlerinde bu gözü karalık çokça görülür. Goullette Geçen Yaz filminde yaşlı ev sahibi bir cinayete kurban gider ama dünyanın en tuhaf silahı ile vurulur. 15 yaşında bir Müslüman kız, Hacı‟nın karşısında beyaz çarşafını üzerinden atınca, çıplak bedeni gören yaşlı adam önce diz çöker ve sekteyi kalpten ölür. Aslında kimsenin eli kirlenmemiş, yönetmen Boughadir, Müslüman dinin sofu yönünü metaforik olarak öldürmüştür. Çünkü Akdenizli kadınlar ve erkekler savaşlardan çok çekmiştir.

5

Bakhtin,Mikhael,Grotesque and the Novel Notes from Michael Bakhtin’s http://www.eiu.edu/-multilit

104W-15bakhtin 2.htm.

Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science, Yıl: 5, Sayı: 21, Mart 2018, s. 217-230

228

Akdeniz Sinemasinda Kadın

Goullette Geçen Yaz 12 SONUÇ Akdenizli kadın, tarih boyunca erkek egemen ideolojisine karşı bir duruş sergilemiştir. Çoğu zaman başkaldırışını gizli gerçekleştirmiştir. Bu durum Akdeniz sinema anlatısının işine yaramıştır. Akdeniz de kadınlar fahişeden Madonna‟ya evrilmeyi başarmıştır. Akdenizli film yönetmenleri, kültürel zenginlikleri, kadınlar lehine kullanarak ana akım sinemaya kafa tutmuşlardır. Akdeniz Sineması‟nın anlatısnın, trajikomik, ironik ve kafa tutan bir karaktere sahip olduğu gözlemlenir. Buradaki saptamalar ve çıkarımlar Akdeniz Sineması‟nın özellikleri olarak yeni araştırmalara ışık tutmayı hedeflemektedir. KAYNAKLAR Berktay, Fatmagül, Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın, 2.Basım, İstanbul, Metis Yayınları, 1999 Braudel, Ferdinad, Akdeniz, Mekan Ve Tarih, Çev:Derman, Aykut, Erkurt, Necati, İstanbul, Metis Yayınları, 1999 Chansel, Domunique, Beyazperdedeki Avrupa, Tarih Öğretimi Ve Sinema, Çev:El Hüseyni Nurettin, İstanbul, Türkiye Ekonomik Ve Toplumsal Tarih Vakfı Yay,2003 Davıes, Norman, Çev:Kılıçbay, Ali, Avrupa Tarihi, 2.Baskı, İstanbul, İmge Yayınları, 2011 Esgin, Ali, Çeğin,Güney Gündelik Hayat Sosyolojisi, İstanbul, Phoenix Yay, 2018 Fellini, Federico, Amarcord, Çev:Berköz Egemen, İstanbul,Karacan Yayınları,1976 Hehn, Victor,Zeytin Üzüm Ve İncir,Çev:Akça ,Necati,İstanbul, Dost Kitapevi,1988 Saim,Hikmet,(Der.),Kadının Gizli Dünyası,İstanbul,Arion Yayınları,1997 BAKHTİN,Mikhael,GROTESQUE and THE NOVEL (Notes from Michael Bakhtin‟s)http://www.eiu.edu/-multilit 104W-15bakhtin 2.htm. http://www.mfa.gov.tr/akdeniz-icin-birlik.tr.mfa http://www.azizmsanat.org/2016/05/16/akdenizli-erkegin-sinemasal-yorumu-ragip-taranc/

Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science, Yıl: 5, Sayı: 21, Mart 2018, s. 217-230

229

Akdeniz Sinemasinda Kadın

http://www.azizmsanat.org/2016/05/16/akdenizli-mekanlar-ve-kimlikler-ragip-taranc/ resim 6 http://www.sinematurk.com/film/18417-dun-bugun-ve-yarin/ resim 7 http://www.turkish-media.com/forum/topic/317722-peki-simdi-nereye-where-do-wego-now-2011/ resim 8 http://cineclap.free.fr/?film=1900&page=personnages#.WqRZayhubIU resim 9 http://foto-sinema.blogspot.com.tr/2016/05/malena.html resim10https://www.ntv.com.tr/galeri/sanat/almodovarin-huzunlu-ve-kacikkadinlari,ngz2l6w8_kaVAJL0vlWHvQ/uNjDeIxygEWXFgphvmGF6w resim11 https://www.google.com.tr/search?q=l%27avventura+1960+altyaz%C4%B1&rlz=1C1S QJL_trTR787TR787&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ved=0ahUKEwivx5bjOPZAhUGFSwKHSD4CUgQ_AUICygC&biw=1366&bih=662#imgrc=tcrTVoJEplpDgM resim12 http://dromabuzz.com/2015/09/7-scenes-osees-du-cinema-tunisien-qui-ont-marquetous-les-esprits

230

Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science, Yıl: 5, Sayı: 21, Mart 2018, s. 217-230

View more...

Comments

Copyright © 2017 DATENPDF Inc.